YORUM : Bane Günlükleri - Cassandra Clare

Magnus Bane olmak kolay değildi. Ne de olsa o bir büyücüydü ve herkes yaşadığı sorunları çözmek için ona danışırdı. Uzun soluklu bir hayatı, pek çok sevgilisi oldu. Ve Magnus, doğru zamanda yanlış yerde olmak gibi bir anlayışa sahipti. Fransız Devrimi, İçki Yasağı Dönemi, New York’taki Büyük Buhran, Valentine ile New York Enstitüsü arasındaki ilk savaş... Magnus tüm bu olayların içinde, hatta tam ortasındaydı. Ancak Marie Antoinette’i Fransa’dan kaçırmak, Camille Belcourt gibi bir vampire âşık olmanın veya Alec Lightwood’la ilk randevuya gitmenin yanında çocuk oyuncağı kalırdı.
Magnus’un hikâyesi henüz bitmemiş olsa da, okuyacağınız maceralar bu anlaşılmaz karaktere biraz olsun ışık tutuyor. Ölümsüz bir büyücü öfkelendiğinde neler olur? Herondale ailesinin bütün bireyleri, Will kadar sorunlu mu? (Cevap: Evet) Dumort Oteli’nde tam olarak neler yaşandı? Raphael Santiago nasıl vampir oldu? Gölge Avcısı erkek arkadaşınıza ne hediye almalısınız? Ve Magnus’un Peru’ya girişi neden yasaklandı?
Magnus hiçbir zaman yaşadığı hikâyelerin tamamını anlatamayacak. Anlatsa da kimse ona inanmayacak. Yine de birtakım boşlukları dolduracak 11 macerayla karşınızdayız. Magnus’un kimsenin duymasını istemeyeceği maceralarla...
"Bir ölümlüye âşık olunca, zaman, cimri birinin elindeki altına dönüşür. Her bir parlak yıl, dikkatle sayılarak sonsuz bir değer kazanır ve her biri, insanın parmaklarının arasından âdeta kayıp gider."
Orijinal Adı : The Bane Chronicles 
Seri Sıralaması : Herhangi bir seriye ait değil. 
Goodreads Puanı : 4.22 (31,893 oylama)
Sayfa Sayısı : 585 sayfa
Yayınevi : Artemis Yayınları
Etiket Fiyatı : 29 tl 
***
   Magnus Bane bir büyücü. Ama sıradan büyücülerin aksine pervasız , maceraperest ve eğlenceli. Kendisi her daim yaşını değiştirse de -büyük ihtimalle- 300 yaşında! 
    En yakın arkadaşı Ragnor Fell'i hiç istemediği halde Peru'ya sürükledi. Peru'dan kovuldu. Yasal olmayan birçok şey yaptı. Bu maceraları sırasında birçok kez aşık oldu. Hatta onun bu kadar kolay kendini kaptırması arkadaşları arasında alay konusu oldu. 
   Peki Muhteşem Magnus bu 300 yıl boyunca neler yaşadı ?
   Blogumun düzenini uzun süre takip edenler bilir. Koyduğum resimlerin üstüne kitabın konusunu özetlerim ve altına da kitap hakkındaki olumlu/olumsuz düşüncelerimi yazarım. Ancak Bane Günlükleri'nin konusunu özetlerken bayağı bir zorluk yaşadım. Bunun nedeni kitabın belli bir kurgusu olmaması. 11 kısa hikayeden oluşuyor. Yani kitap kısaca Magnus Bane'nin anıları üzerine yazılmış. Hikayeler kronolojik sırada bu yüzden okurken zorluk çekmiyorsunuz. 
   "Magnus Bane kim yahu?" diye soranlara önce Cehennem Makineleri ve Ölümcül Oyuncaklar serilerini okumalarını öneririm. İki seri arasında ise CM daha önce okunmalı. Eğer serileri okumadan Bane Günlükleri'ne başlarsanız büyük spoiler yersiniz :D Magnus Bane kısaca serilerde yer alan bir yan karakter.   

   Kitabın ilk hikayeleri bana sıkıcı geldi. CM ve ÖO'den alışık olduğum çok fazla karakter yoktu. İlk hikayeler akıcı değildi çünkü duygulardan çok olaylara ön plandaydı. Kitap okudukça güzelleşiyor. Özellikle Raphael Santigo'yu Kurtarmak adlı hikayeden sonrası mükemmel diyebilirim. Hikayelerin çoğu 50 sayfa civarında ve sıkılma gibi bir olasılık yok. 
  Malec sahneleri ise beklentilerimin çok ötesindeydi. Ölümcül Oyuncaklar serisine dayanarak pek bir şey ummamıştım aslında. Bu yüzden beklentilerimi bayağı karşıladı. 
  Sondaki sesli mesajlar kısmını ise anlamadım. Hatta internetten o sesli mesajları dinledim belki orijinal versiyonundan anlarım diye ama o da olmadı. Anlayan biri açıklarsa çok sevinirim :)


Puanım : 4/5

YORUM : Cadı Avcısı - Virginia Boecker

Tenime dağlanarak işlenmiş mühür. XIII
Beni koruyan ve ne olduğumu gösteren mühür. Ben On Üçüncü Yazıt'ın bir uygulayıcısıydım.
Bir cadı avcısı. Korkulması gereken kişi bendim.
En büyük düşmanınız dövüştüğünüz şey değil, korktuğunuz şeydir.
Orijinal Adı : The Witch Hunter
Goodreads Puanı : 3.80 (5,202 oylama)
Seri Sıralaması : Cadı Avcısı Serisi #1
Sayfa Sayısı : 400 sayfa
Yayınevi : Yabancı Yayınları
Etiket Fiyatı :  25 tl
***
   Elizabeth , cadıların büyü ile başlattığı veba hastalığı yüzünden tüm ailesini kaybetmiştir. Açlığın pençesinde kıvranırken Caleb adında bir çocuk onu bulur ve birlikte saraya çalışmaya giderler. İkisi de mutfakta çalışmaya başlar. Ancak mutfak Caleb'e yeterli gelmez. Gözü yükseklerdedir. Bu yüzden yanına Elizabeth'i de alarak cadı avcısı olmaya karar verir. 
   Yıllar sonra Elizabeth ve Caleb cadı avcılarının en iyisi olurlar. Ellerinden kurtulan yoktur. Yakaladıkları çoğu cadı idam cezasına çarptırılır ya da yakılır. Kurtulanlar ise sarayda iğrenç işkencelere maruz kalırlar. 
   Elizabeth , cadıların kullandığı otlarla yakalandığında ise tüm dünyası değişir. Yargılanmadan hapse atılır ve idam edilme gününü bekler. Ancak bu olay ona yaptığı iş hakkında çok önemli bir sır öğretir. 
    Cadılar hakkında kitapları okumayı çok seviyorum. Fantastik yaratıklar arasında benim için bir numaralardır. Ne yazık ki buna rağmen Cadı Avcısı kitabı benim için vasattı.  
    Kitabın tahmin edilebilir bir kurgusu var. Neden bilmiyorum -cadılarla ilgili çok kitap okuduğum için olabilir-  kitaptaki her şeyi tahmin ettim. Yazar beni şaşırtamadı. Bu yüzden kitabı okurken merak unsuru yoktu benim için. 
   Karakterlerin hiçbirine yakın hissedemedim. Ana karakter Elizabet'i güya güçlü bir kadın karakter olarak oluşturmuş yazar ama Elizabeth tüm kitap boyunca kendini diğer kadınlarla karşılaştırdı. Üstelik nasıl çok başarılı bir cadı avcısı anlamadım , diğer cadı avcıları arasında eziliyordu. Çoğu karakter iyiyken kötü , kötüyken iyi oldu. Karakterlerin ruhsal değişimlerindeki geçiş evresi yoktu kitapta. Pat diye değiştiler. Karakterler hakkında en nefret ettiğim durum bu!
  Kurgu güzeldi ama yazarın kurguyu yeterince güzel işleyemediğini düşünüyorum. Zaten kitabı kötü yapan etkenlerden en önemlisi yazarın anlatım şekli. Bu konuyu başka yazar çok daha güzel anlatırdı. Virginia Boecker'ın okuduğum ilk kitabıydı ve bu gidişle son olacak gibi. 
  Kitabın baskısı içinin tam tersiydi. Sayfaların kalınlığı , yazı puntosu falan mükemmeldi. Üstelik böyle kalitede basılan bir kitaba göre fiyatı da çok uygun. 

  Özetlemek gerekirse , Cadı Avcısı benim için dışı güzel içi kötü bir kitaptı. Okuduğunuz ilk cadı kitabıysa sevme ihtimaliniz yüksek ama "ben zaten bir sürü fantastik kitap okudum" diyorsanız uzak durmanızı öneririm. 


Puanım : 2/5

YORUM : Eleanor&Park - Rainbow Rowell

Eleanor
Kızıl saçlar, tuhaf giysiler. Park başını çevirene kadar onun arkasında duran; o uyanana kadar yanında uzanan; diğer herkesi daha soluk, daha sıradan ve yetersiz gösteren… Eleanor.
Park
Bir şarkıyı ona dinletmeden Eleanor'un seveceğini bilen; o sonunu anlatmadan esprilerine gülen; göğsünde, tam boğazının altında, Eleanor'u ona verdiği sözleri tutmaya itecek bir yere sahip olan… Park. İlk aşkın sonsuza dek sürmeyeceğini bilecek kadar zeki ama bunu deneyecek kadar cesur ve umutsuz, on altı yaşındaki iki talihsiz âşığın bir okul yılı boyunca süren hikâyesi. Eleanor, Park'la karşılaştığında siz de ilk aşkınızı ve nasıl da büyülendiğinizi hatırlayacaksınız...
Orijinal Adı : Eleanor&Park
Seri Sıralaması : Herhangi bir seriye ait değildir.
Goodreads Puanı : 4.13 (464,643 oylama)
Sayfa Sayısı : 360 sayfa
Yayınevi : Pegasus Yayınları
Etiket Fiyatı : 32,50 tl
***
   Eleanor , sorunlu bir ailede 4 kardeşi ile yaşamaktadır.Anne babası o küçükken ayrılmışlardır. Babaları yeni bir aileye sahiptir ve çocukları ile ilgili görünmesine rağmen aslında çocukları onun umurlarında değildir. Annesi ise yeni bir evlilik yapmıştır. Üvey babası Richie , Eleanor'u evden atmıştır ve bu duruma annesi sesini çıkarmamıştır. 1 yıl sonra geri döndüğünde ise Eleanor , üvey babasına karşı çıkmaması gerektiğini öğrenmiştir. 
   Eleanor'un aksine Park , düzenli bir aile yapısına sahiptir. Annesi ile babası birbirlerini deli gibi sevmektedir ve kardeşi ile de çok iyi anlaşmaktadır. Park sessiz sakin biri olmasına rağmen okulun en popüler kızı Tina ona aşıktır. Hatta bir süre birlikte olmuşlardır. 
  Eleanor , Tina'nın tam aksidir. Erkek kıyafetleri giyen , kabarık turuncu saçlara sahip , balık etli bir kızdır. Yüzü ve omuzları tamamen çillerle kaplıdır. Yine de bu Park'ın ona aşık olmasına engel değildir. Ancak Eleanor ve Park için bir gelecekten söz edilebilir mi ? 
  Kitap güzeldi ve bayağı akıcıydı. İlk 100 sayfada neredeyse hiç olay yoktu ama su gibi akıp geçti. Yazarın müthiş bir kalemi var. Diğer yazarlardan çok farklı bir tarzı var. Birazcık John Green'i andırıyor. Bilmiyorum belki de kurgu Green'in kitaplarına benzediği için böyle düşünmüş olabilirim. 
   Akıcı olmasını sağlayan en büyük etken karakterler bence. Eleanor'a son sayfalarda uyuz olsam da tüm karakterleri sevdim diyebilirim. Karakterler çok gerçekçiydi , eminim gerçek hayatta mutlaka onlara benzer insanlar karşınıza çıkmıştır. Karakterleri sevdikten sonra kitabın gerisi geliyor zaten. 
   Eleanor ve Park arasındaki ilişki kitaplarda kolayca bulamayacağınız türden. Benim için aşırı masumdu. Birbirlerinin saçlarından çektiler , ellerini tutmaya çekindiler. Kitabı farklı kılan etkenlerden biri de buydu.   Masum bir aşk arıyorsanız Eleanor ve Park tam sizlik! 
   Kitabın ilk sayfalarında olay olmasa da son sayfalarda aksiyon ağırlıklıydı. Eleanor ve Park'ın sonunu merak ederek okuyorsunuz. Ne yazık ki belirli bir son beklemeyin. Kitabın sonu belirsiz bitiyor. Sanırım yazar sonunu bizim belirlememizi istemiş. Belirsiz sonları seviyorsanız hoşunuza gider. Ben belirsiz sonlardan hoşlanmadığım için bir yıldız kırdım kitaptan. Yazarın kitabı bitiriş tarzı beni hayal kırıklığına uğrattı. 


Puanım : 4/5

YORUM : Kaçınılmaz - Amy A.Bartol


   Evie Claremont üniversiteye başladığında, gördüğü kâbusların biteceğini ummuştu. Ama bitmemişlerdi... En garip durumlarda bile mantıklı bir açıklama bulmaya çalışan Evie'nin hayatında, ikinci sınıf öğrencisi Reed Wellington'la tanıştıktan sonra akla mantığa sığmayacak şeyler olmaya başlamıştı. Reed'e karşı hissettiği anlamsız çekim de işleri iyice karıştırıyordu. Çünkü Reed, Evie'ye hayatta başına gelip gelebilecek en korkunç şeymiş gibi davranıyordu. Yine de ne zaman ihtiyacı olsa, hayatını kurtarmak için Reed oradaydı…Reed'in sakladığı sır neydi? Evie'nin şüpheleri doğru muydu? Peki, rüyalarında gördüğü o karanlık gelecek kaçınılmaz mıydı?
Orijinal Adı : Inescapable
Seri Sıralaması : Öngörü (The Premonition) Serisi #1
Goodreads Puanı : 4.06 (26,218 oylama)
Sayfa Sayısı : 432 sayfa
Yayınevi : Yabancı Yayınları
Etiket Fiyatı : 23 tl
***
   Evie Claremont , ailesi ile hiç tanışmamış , dayısı tarafından büyütülmüştür. Hayatı boyunca küçük bir kasabada yaşamıştır ama bu durum üniversiteyi kazanınca değişir. Akademik burs ile üniversiteye başlar. Her şey çok güzel ilerlerken daha ilk günden kabuslar görmeye başlar. Kabusları sürekli tekrar eder ve hiç değişmez. Bu sırada ikinci sınıfın popüler çocuklarından Reed nedensizce Evie'ye düşman kesilir. 
   Evie bir süre sonra kendisinde tuhaflıklar sezer. Kabuslarında gördüklerini gerçek hayatta da yaşamaya başlar. Her şey üstüne gelirken Reed ona üniversiteden ayrılması için baskı yapar.
  Bu kötü olayların arasında tek güzel şey Russell'dir. Russell , Reed'in aksine komik ve sıcakkanlı biridir. Evie yavaş yavaş ikisinden de hoşlanmaya başlar. Ancak onun hikayesi basit bir aşk üçgeninden daha fazlasıdır. 
  Kitap hakkında pek fazla olumlu düşüncem yok aslında. Hele o ilk 150 sayfa neydi öyle! 
  Öncelikle kitabın bir Alacakaranlık uyarlaması(fanfiction) olduğunu bilerek okuyun. Çünkü Alacakaranlık ile bayağı bir benzerliği var. Reed Edward , Russell ise Jacob. Keşke sadece Alacakaranlık ile benzerlik olsaydı...Çünkü kitabın başları Alacakaranlık&Hush Hush serisi&Düşüş serisi karması olmuş. Okurken bunu başka yerden hatırlıyorum diyorsunuz. 
  Kitabın başlarını bu kadar sıkıcı yapan bir diğer etken ise Evie ve Reed'in diyaloglarıydı. Evie sürekli kendisinin ne olduğunu merak ediyor , Reed ise öğrenmesen senin için daha iyi havalarında. Bir iki yerde geçse bu diyalog sorun etmezdim ama ilk 100 sayfa bununla geçiyor. Hayır , yazar bizi mi meraklandırmak istemiş acaba? Çünkü kapakta kocaman melek kanatları var. Evie'nin hangi fantastik yaratık olduğunu bulmak zor olmasa gerek -_-
  Kitabın ilk 150 sayfasını geçtikten sonra olaylar ve diyaloglar özgünlük kazanıyor. Sonu beni pek şaşırtmasa da güzeldi. Ayrıca Russell ve Evie arasındaki diyaloglar da bayağı komikti. Sanırım kitabın akıcı olmasını sağlayan tek karakter Russell idi. Reed çok soğuk bir karakter gibi geldi bana. Üstelik Evie'ye birden aşık olması da komikti. Ne ara gördün de sevdin diye sormak istiyorum kendisine.
  Seriye devam edeceğim yine de. Son 100 sayfası seriye devam etmemi sağladı. 

  Aşk üçgenlerini  , klişe durumları ve melekleri seviyorsanız Kaçınılmaz'a bir şans verebilirsiniz. Okuduğunuz ilk melek kitabı olursa büyük ihtimalle hoşunuza gider. Ama Hush Hush ve Düşüş serisinden sonra okursanız seriler arasındaki farkı çok kolay görürsünüz. 


Puanım : 3/5

YORUM : Çöküş ve Yükseliş - Leigh Bardugo

  Hepimiz ölürüz ama herkes bir amaç uğruna ölmez. Güneşin Elçisi Alina, Karanlıklar Efendisi'yle yaptığı son savaştan mağlubiyetle ayrıldıktan sonra yeraltındaki tünellere, Beyaz Katedral'e sığınır. Oldukça zayıf düşmüştür ve güneş ışığı olmadığı için gücünü de çağıramamaktadır.Tek çare, eski haline kavuşana kadar Apparat'ın dediklerini yapmaktır. Malyen ve Grishaların gizli bir planla Apparat'ı kontrol altına alması,Güneşin Elçisi adına mücadeleyi daha da zora sokar. Alina'nın şimdi, Karanlıklar Efendisi'ni alt etmesi için gereken tek gücün anahtarı olan ateşkuşunu bulması gerekmektedir. Peki onu bulup üç büyüteci bir araya getirdiğinde, Karanlıklar Efendisi'yle yüzleşerek Karanlıklar Diyarı'nı yok edecek kadar kuvvetli olabilecek midir?
Orijinal Adı :  Ruin and Rising
Goodreads Puanı : 4.19 (43,753 oylama)
Seri Sıralaması : Grisha Serisi #3
Sayfa Sayısı : 432 sayfa
Yayınevi : Martı Yayınları 
Etiket Fiyatı : 19 tl 
***
Yorum serinin ilk iki kitabını okumayanlar için spoiler içerir!
   Alina Starkov , Karanlıklar Efendisi ile yaptığı son savaştan sağ çıkmıştır ancak ordusu büyük kayıp vermiştir. Apparat onlara yardım eli uzatır. Güneşin Elçisi Alina ve askerlerini yer altındaki katedraline davet eder. Ancak güneş ışığının ulaşamadığı bu yerde Alina günden güne zayıflar. Sanki ona inanan insanları o değil , Apparat yönetmektedir. Malen ve diğerlerinden ayrı tutulan Alina çaresizliğe düşer.
   Bu nedenle Apparat'tan kaçma yollarını arar. Kaçmayı başardığında ise Ravka hiçte beklediği gibi değildir. Karanlıklar Efendisi Batı Ravka'yı kontrol etmek için Karanlıklar Diyarı'nı genişletmek ister. Nikolai'den haber yoktur. Bu durumda Karanlıklar Efendisi'ni durdurmak Alina'ya düşer. Bunun için de Ateşkuşu'nu bulmak zorundadır...
   Bir zamanlar yemekhanede karşılıklı yemek yediğim kızın şimdilerde Tanrısal güçlerim olduğunu düşünmesi tuhaf geliyordu.
   Kitap müthişti! Yazarın seri sonunu güzel yazamayacağından endişelenmiştim ama boşunaymış. Çünkü tam istediğim gibi bitti. Kafamdaki tüm sorular cevap buldu ve Ateşkuşu bölümü beni şaşırttı. Sadece Karanlıklar Efendisi hakkında bir şeye üzüldüm ama spoiler olmaması için söylemeyeceğim. Siz okuduğunuz zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız zaten. Keşke Karanlıklar Efendisi'nin hikayesi öyle bitmeseydi dedim.
   Kitabın başlarında sinir oldum diyebilirim. Alina çok zayıftı , güçsüzdü. Apparat'a karşı koyan kimse yoktu. Keşke kitabın sonunda Apparat'ı öldürseydi dedim o derece sinir oldum o karaktere. 
  Seriye genel bir bakış atacak olursak; Grisha serisi herkese önerebileceğim bir seri oldu benim için. Kurgusu özgündü ve karakterler de istikrarlıydı. Serinin ikinci kitabı Kuşatma ve Fırtına diğerlerine göre daha yavaş ilerledi ama onu geçiş kitabı olarak düşünürsek mazur görebiliriz sanırım. Seriyi fantastik severler bir an önce edinsin :)


Puanım : 5/5

YORUM : Anılarımla Yatak Odasında - Sandra Brown

    Geçmişin izinde zincirleri kıran bir aşkın hikâyesi...
    Bir kazada eşini kaybeden Kirsten, anılarını canlı tutmak için eşinin yaşamını senaryolaştırmaya kararlıdır...
    Eşini canlandıracak ünlü ve yakışıklı oyuncu Ryan'la tanışması ve sonrasında yaşadıkları Kristen'ı sıra dışı olayların içine çeker...
    Aşkın yakıcı tuzağına düşmemek için çabalayan Kristen, kendisini keşfetmeye kararlı bu adama daha ne kadar kayıtsız kalacaktır?
Orijinal Adı : Demon Rumm
Seri Sıralaması : Herhangi bir seriye ait değil.
Goodreads Puanı : 3.34 (2,735 oylama)
Sayfa Sayısı : 256 sayfa
Yayınevi : Martı Yayınları
Etiket Fiyatı : 17 tl
***
    Kirsten , ünlü sporcu Charles 'Şeytan' Rumm'ın karısıdır. Charles ne kadar kameralar önündeyse Kirsten o kadar geride durmaktadır. Ancak bir sabah kimsenin beklemediği bir olay olur. Şeytan Rumm havada gösteri uçuşu yaparken uçak alev alır. Nedeni hiçbir zaman bilinmez ve dosya kapatılır. 
   Olaydan iki yıl sonra karısı Kirsten , onun hayatını anlatan bir kitap yazmaya karar verir. Eş zamanlı olarak filminin de çıkmasına karar verilir. Rumm'ı oynaması için ise Hollywood'un ünlü aktörlerinden biri seçilir : Rylan North. (Evet , kitabın arkasında Ryan yazmışlar ama karakterimizin adı Rylan) 
   Rylan'ın başarılı bir aktör olmasının en büyük sebebi oynayacağı karakterleri iyi özümsemesidir. Charles Rumm'ı anlayabilmek için de 1 hafta Kirsten ile yaşamayı şart koşar. Kirsten bu şarttan nefret etse kabul eder ve ikili birlikte yaşamaya başlar.
Orijinal Kapak
   Demon Rumm , Sandra Brown'un 1987 yılında yayınladığı bir kitap. Yazarın 1981 yılında ilk kitabını yayınladığı düşünülürse Demon Rumm yazarın çıraklık eseri olarak görülebilir. Ben kitabı sırf Sandra Brown yazdı diye almıştım aslında...Ne arkasını okudum ne doğru düzgün kapağına baktım. Sandra Brown'un kalemine güvenirdim çünkü. Ama artık öyle yapmamam gerektiğini anladım. Kitap tam bir hayal kırıklığıydı.
    Bir kere Rylan hayatımda okuduğum en sığ erkek karakter sanırım. Kirsten'ı gördüğü ilk andan itibaren arzuladı. Rylan'ın Kirsten'ı her gördüğünde betimlemesi midemi bulandırdı artık. Kocasının yasını tutan bir kadını yoldan çıkarmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Azıcık saygı duysaydı keşke Rumm'ın anısına...
   Rylan hakkında pek bir şey öğrenemedik. Aslında Kirsten hakkında da pek bir şey yoktu kitapta. Kitapta karakterler hakkında bilgiler çok azdı.
   Kitabın sonu beni şaşırttı gerçekten. Yani Charles'ın böyle bir nedenden dolayı ölmesi komikti. Keşke daha gerçekçi bir neden yazsaydın Sandra...En azından yazar sonunu güzel bağlamış diyebilseydim.
   
  Kitabı kimseye önermiyorum. Aynı yazarın Sis Perdesi , Yükselen Ateş ve Yıllar Sonra kitabını ise gözüm kapalı önerebilirim.Ama ilk yıllarda yazdığı kitaplardan uzak durmakta fayda var.
  Anılarımla Yatak Odasında'ya 2 yıldız verecektim ama Sandra'ya 2 yıldız vermek içimden gelmedi. En son 3 yıldız vermeye karar verdim ama siz onu 2 gibi görün :D 


Puanım : 3/5

YORUM : Kuşatma ve Fırtına - Leigh Bardugo

    Her zaman böyle olmayacak. Özgür kaldığın günlerin sayısı arttıkça hayatın kolaylaşacak… En güçlü Grishalardan biri olan Güneşin Elçisi Alina Starkov, Karanlıklar Diyarı'nda yaşanan faciadan kaçıp arkadaşı Malyen'le birlikte, arkasında bıraktığı dünyanın karmaşasından uzak kalacağını düşündüğü bambaşka topraklara doğru yola çıkar.
    Ancak kaderinden ve geçmişinden kaçmak sandığı kadar kolay olmayacaktır. Karanlıklar Efendisi yenilediği gücü ve ölümcül planlarıyla yeniden karşısına çıkmaya hazırlanmaktadır. Alina'nın Karanlıklar Efendisi'ni yenmek ve terk etmek zorunda kaldığı Ravka'yı özgürlüğüne kavuşturmak adına gereken güce ulaşması için uzun ve tehlikelerle dolu bir yolculuğa çıkması gerekecektir.Kuşatma ve Fırtına'nın karanlık dünyasında Alina'yla birlikte kaybolacak ve oradan asla dönmek istemeyeceksiniz.
Orijinal Adı : Siege and Storm
Seri Sıralaması : Grisha Serisi #2
Goodreads Puanı : 4.10 (63,477 oylama)
Sayfa Sayısı : 448 sayfa
Yayınevi : Martı Yayınları
Etiket Fiyatı : 19 tl
Serinin ilk kitabının yorumu için buraya tıklayın.
***
Yorum serinin ilk kitabına dair spoiler içerir!

   Alina Starkov , Karanlıklar Efendisi'nin gerçek yüzünü gördükten sonra Malyen ile birlikte saraydan kaçmıştır. Ancak o kendi güçlerini kabul etmese bile tüm dünyanın o güçlere ihtiyacı vardır. Bir yanda Alina'yı yakalamak isteyen Karanlıklar Efendisi bir yanda onun azize olduğuna inanan gözü dönmüş müritler vardır. Tüm bunların arasında Alina ve Malyen arasında da geri dönüşü olmayan olaylar yaşanır. 
  

    Kitabın konusunu anlatmayı burada bitiriyorum çünkü Grisha serisi hakkında ne kadar az şey bilirseniz o kadar akıcı olur. Zaten yazar da  arka kapaklarda hiçbir ipucu vermiyor bize. 
     Kuşatma ve Fırtına'yı sevdim ama serinin ilk kitabı daha güzeldi. Bir kere serinin ilk kitabındaki akıcılık bu kitapta yok. Bunun iki nedeni var. İlki çok fazla heyecanlı olayın olmaması. Kitabın sonucunu merak ediyorsunuz ama baştaki sayfalar geçiş bölümleri gibi. Sadece kitabın sonunda büyük bir olay mevcut ama geri kalanında önemli bir şey olmuyor. Genelde üç kitaplık serilerde ikinci kitap böyle olurdu zaten o yüzden kafama takmamaya çalıştım ama birde yazım hataları sorunu mevcut. Kitabı , kitap fuarında bizzat yayınevinin standından aldım diye hatırlıyorum yani tamamen orijinal. Korsan kitap olsa bu kadar yazım hatası olmazdı herhalde. Kitabın son okumasını yapan kişi kim acaba - ya da son okuma yapıldı mı ? Mesela "ve" yerine "be" yazılmış bu da anlamda sıkıntı yaratıyor. Çoğu yerde durup acaba burada ne denilmek istendi diye düşündüm. Bu da kitabın kalitesinin düşürdü gözümde. 
    Bunun dışında kitapta herhangi bir sorun yoktu. Kitabın sonu güzeldi , şaşırttı. Sonunu okuyunca üçüncü kitapta elinizde olsun istiyorsunuz. 
    Seriye katılan yeni karakterleri de sevdim. Kurgunun akış yönü değişti çünkü. Özellikle Tamar ve kardeşi favorim oldu diyebilirim. Umarım serinin üçüncü kitabını da sağ salim bitirebilirler :D 

  Eğer yazım hatalarını görmezden gelip ilk sayfalara dayanabilirseniz kitabın hoşunuza gideceğini düşünüyorum. Özelikle son 100 sayfayı akıcı bir şekilde okursunuz. Seri hakkında genel fikrim değişmedi , hala herkese öneriyorum.



Puanım : 4/5
BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI